RÖPORTAJ Ι Emine Uçak
- İstanbul Sözleşmesi’nin kadınlar için önemi nedir? Geçtiğimiz günlerde Numan Kurtulmuş’un sözleşmedeki ”toplumsal cinsiyet” ve ”cinsel yönelim” kavramları üzerinden yaptığı eleştiriyi nasıl değerlendiriyorsunuz?
Sözleşme kadına şiddet konusunda devletleri yükümlülük altına koyması ve bunu tüm kadınlar için şart koşması önemli. Ev içi şiddeti de kapsama alması çok önemli. Şiddeti önlemenin dışında kadının toplumsal konumunu etkileyen dinamikleri gündeme getirmesi açısından önemli. Toplumsal cinsiyet eşitliği’nden kastın ne olduğu açık. Toplumsal, kültürel, dinsel arka planlarla kadınların ötekileştirildiği veya buna alan açıldığı da herkesin gördüğü bir durum. Geçtiğimiz ay sosyal medya üzerinden yapılan ters yüz etme kampanyasında kültürel kodlarımızda kadına karşı bakışın ne kadar olumsuz ve köklü olduğu trajikomik bir şekilde dile getirildi. Henüz Gelişen ve büyüyen nüfusuyla beylikdüzü escort kadınlarına elbette yer vereceğiz web sayfamızda. Cinsel yönelim ibaresi de herkesin defalarca dediği gibi farklı cinsel yönelimleri olanları da şiddetten korumayla ilgili bir ibare. Ama amaç farklı olunca bu anlatımlar, şerhler görülmüyor tabi.
- İstanbul Sözleşmesi’nin kaldırılmasını isteyen grubun ”eşcinsellik meşrulaştırılıyor ve aile dağılıyor” argümanları, modern devlet ve devletin pozitif insan hakları yükümlülükleri açısından değerlendirildiğinde nasıl bir sonuç elde ediliyor?
Sözleşmeyi kaldıran grup sözleşmeden önce yıllarca ailelerin dağılmasını kadınların kamusal alana katılımı, okuması, çalışması üzerinden dillendirdi. Ardından nafaka ve küçük yaşta evliliklerle ilgili tartışmalar üzerinden aileler dağılıyor söylemi geldi. Beklenen destek alınamayınca LGBT tartışması eklendi. Bu mevzunun sözleşmeyle birlikte konuşulması sözleşme karşıtı lobiyi güçlendirme çalışmalarından başka bir şey değil.
- Türkiye’nin, İstanbul Sözleşmesi’nden çekilmesi durumunda toplumda kadın hakları ve eşitlik açısından ilerlemelerin durması söz konusu olur mu? Kadın cinayetlerinde azalma yaşanan yıl, sözleşmenin imzalandığı 2011 yılı, bu bağlamda sözleşmeden çekilmek, sizce kadın cinayetlerinde bir artışa neden olur mu?
Sözleşme bir adım karşıt grubun ajandasında kadını koruyan yasalar ve hatta medeni kanun var. Ki ajandalarının asıl maddesi bana göre kadının kamusal alandan ayrılması bunun için karma eğitimden dönülmesini istiyorlar, ilahiyatlar üzerinden dillendiriliyor ama bunu tüm okullar için istedikleri açık. O yüzden mevzu sadece sözleşme meselesi değil. Bu yasalar, düzenlemeler, meclisteki eşitlik komisyonu vs hepsi toplumsal cinsiyet eşitsizliği kaynaklı sorunların çözümü için birer araç. Sözleşmeyle ilgili söyle bir sorun var, sözleşme türkiyede tam olarak uygulanmadı özellikle kadınların korunması alanı, kamusal alandaki eğitimler, dönüşüm vs. Kadın cinayetlerinin devam ediyor oluşunu ‘sözleşme korumuyormuş’ demek ki olarak gündeme getiriyorlar oysa sözleşme tam anlamıyla uygulanmıyor. Sözleşmedeki imzanın göstermelik olarak durması da çekilmek anlamına gelir yani tam anlamıyla uygulanmadıktan sonra. Şiddetin artmasının hem toplumsal hem de kamusal adalet mekanizmalarıyla ilgisi var. Tahrik indirimleri, iyi hal indirimleri, şiddet gören kadının kocasıyla emniyette barıştırılmaya çalışılması, sığınma evlerinin adreslerinin eşlere verilmesi ve daha bir çok konu bu konudaki tavrın yaptırıcı olmamasına yarıyor. Ki halen her cinayette kadının ne yaptığı, ne giydiği, nerede olduğu konuşuluyor.
Bu toplumsal bakış ve adalet mekanizmaları değişmedikçe, dönüşmedikçe şiddetin durması mümkün değil.
- Kadınların eşit ve güvende bir yaşam sürmeleri için devlete düşen sorumluluklar nelerdir? Kadın cinayetlerini ve şiddeti önlemek için nasıl bir yol izlenmelidir?
Yukarıda bahsettiğim gibi öncelikle güvenlik ve adalet mekanizmalarının dönüşmesi lazım. Şiddeti normalleştiren bir bakış yerine kadına şiddeti önlemeye yönelik bir bakışa geçilmesi, kadın cinayetlerinde iyi hal indirimlerinin asla uygulanmaması, kadınların korunmasının tam anlamıyla sağlanması, toplumsal cinsiyet eşitliği perspektifini eğitimden kamusal alana her uygulamaya dahil etme gibi temelden bir paradigma değişikliğine ihtiyaç var. Bu konuda sivil toplum, medya ve akademiyle de işbirlikleri yapılması gerekiyor.