Ana SayfaYazıSiyasetTahliye ve Ailede Uyum Süreci

Tahliye ve Ailede Uyum Süreci

Tâlha Erbalcı

Tahliye ve Ailede Uyum Süreci

Hapishanede kaldığı süre boyunca hem mahpus hem ailesi birçok farklı tecrübe yaşar. Bu
tecrübeler tabii olarak aile üyelerinin düşünce, davranış, algı ve alışkanlıklarında çeşitli
değişimlere yol açabilir. Çoğu zaman kendilerini, işlerini, ilişkilerini gözden geçirmeye; “Ben
artık…” diye başlayan cümlelerle yeni kararlar almaya; pişmanlık duyarak hayatlarını
yeniden şekillendirmeye başlayabilirler. Kişilerin tahliye sonrası kendilerinde ve/veya
ailelerindeki bu değişimlere adapte olması zaman alabilir. Tahliye sonrası hayatlarının eskisi
gibi devam etmesini beklemek yerine kişilerin, meydana gelen değişimleri fark etmeleri ve
aile içindeki renk uyumunu, dengeyi yeniden yakalamanın çaba ve zaman isteyen bir süreç
olduğunu bilmeleri gerekir. Eşler bu süreçteki zorluklarla baş etmeye karar verdikten sonra
kendilerinde ve çevrelerinde meydana gelen yenilikleri gözlemlemelidirler.
Ailede Değişen Roller
Ailede ebeveynlerden birinin tutuklanması durumunda ortaya çıkan temel meselelerin
başında rollerdeki değişim gelir. Türkiye toplumunda genellikle eve gelir getiren kişi olarak
erkeğin tutuklanması halinde çoğu zaman daha önce çalışmayan kadının iş hayatına girmek
zorunda kaldığı görülür. Kadınların iş hayatında karşılaştıkları mobbing, eve döndüklerinde
çocukların bakımı ve ev işleri gibi sorumlulukların yanı sıra eşinin tutuklu olmasından dolayı
karşılaşmış olabileceği damgalanma ve ötekileştirilme de düşünüldüğünde yaşanılanların
kadın üzerindeki etkisi ve verilen mücadelenin büyüklüğü daha net anlaşılabilmektedir. Aynı
şekilde kadının tutuklanması ise erkeği nispeten yabancı olduğu ev işleri ve çocuk bakımı
alanına itebilmektedir. Bu süreçte birçok ebeveynde yetersizlik hissi ve depresif belirtiler
görülebilmektedir. Burada aile büyüklerinin ve yakınların sosyal desteği önemli bir yere
sahiptir. Çok yönlü bir mesele olan ailedeki rollerin değişimi, fertleri genellikle çok az
tanıdıkları alanlara yönelmek ve daha fazla sorumluluk üstlenmek zorunda bırakır.
Eski Mahpusun Yeni Hayatı
Eski mahpus için de bazı farklılıklar söz konusudur. Mahpusluk, insanın daha ziyade kendi
içine çekildiği bir dönem olduğundan dolayı mahpuslar düşünce dünyalarını yeniden inşa
etme fırsatı bulabilmektedir. Düşüncelerindeki bu değişim ilişkilerine olumlu yönde
yansıyabileceği gibi özellikle dini veya siyasi görüşleri sebebiyle hapsedilen kişilerin
görüşlerini değiştirmesi veya daha sıkı bir savunucusu haline gelmesinin etkisiyle olumsuz
yönde de yansıyabilmektedir zira bazı evliliklerin bu ortak noktalar üzerine kurulduğu
görülmektedir. Eşler arasındaki ilişkiyi olumsuz etkileyen diğer konu: Sosyal hayattan
kısmen izole edilen mahpusların hapishanedeki rutin hayatlarında kendilerini basit bir şekilde
ifade etmelerinin yeterli olduğu ilişkiler kurmalarının, empati becerilerinin zayıflamasına yol
açmasıdır. Mahpusun içerdeyken kötü muameleye maruz kalması, olumsuz hayat şartları,
yetersiz aktivite imkanı gibi durumların söz konusu olması halinde çeşitli psikolojik
problemler yaşıyor olabileceği de dikkate alınmalıdır. Mahpus dışarı çıktıktan sonra genelde
artık eski statüsüne ve işine sahip değildir, tekrar iş bulmada ve çalışmada engellerle
karşılaşması muhtemeldir, bu durum hem eş hem ebeveyn olarak kendini yetersiz
hissetmesine yol açabilmektedir zira artık “Ailemi geçindiremiyorum” veya “Çocuğuma
istediği şeyleri alamıyorum” gibi düşüncelerle kendini başarısız bir eş veya ebeveyn olarak
algılayabilmektedir.
Bütün bunlar geçip gitmiş hadiselerden ziyade insanın kişiliğine ve düşüncelerine tesir
eden birer izdir. Bu izlerin karanlık veya sevilmeyen kısımlarını birkaç olumlu perspektif ve
gerçekçi düşünce dokunuşuyla yeniden şekillendirmek mümkündür. Meselenin ferdin
düşünce tarzına bakan, daha derin sayılabilecek ve travmayı da içeren bu yönünü daha geniş
bir şekilde ele almak üzere sonraki yazılara bırakalım ve aile içi ilişkileri iyileştirecek,
yaşanılan zorlukları anlamanın ötesinde ailedeki dengeyi yeniden kurabilmek adına
davranışlarımızı güncellememize yardımcı olacak kilit bir kavramı sunalım: empati.
Bir Çözüm Olarak “Empati”
Aile bir ekiptir, dengeli bir yapıdır, aile üyelerinden birinin karşılaştığı problem veya
yaşadığı değişim bütün aileyi etkiler. Kişiler birbirlerinin karşılaştığı zorlukları
kıyaslamamalı, her insanın kapasitesine göre kendi içinde değerlendirmelidir. Muhatabının
anlayışsızlığından şikayet ederek tek taraflı bir beklenti içine girmek yerine, karşısındakini
anlamak için dinlemelidir. Dışardaki eş bu süreçteki mücadelesinin takdir edilmesine ihtiyaç
duyar, bu takdiri eşinin ifade etmesini bekleyebilir. İçerden çıkmış olan eş ise anlayış ve sabır
gösterilmesine ihtiyaç duyar, sosyal ve yoğun bir hayata uyum sağlaması zaman alabilir,
hapishanedeki arkadaşlarına üzüldüğü için eskisi kadar neşeli olamayabilir, içerdeyken diğer
insanların düşüncelerini pek önemsemezken tahliye sonrası “elalem ne der” düşüncesiyle
duygularını mahpusluk sürecindeki gibi açıkça ifade etmekten kaçınabilir.
Bir insanın yaptığı davranışın sebebini anlamak için empati kurmak gerekir. Empati
kurarken:

  1. İçinde bulunulan durumu objektif olarak ortaya koymak için “Burada şimdi ne oldu?“
    sorusu,
  2. Karşımızdakinin duygusunu anlamak için “Ne hissediyor?” sorusu,
  3. Faktörlerini keşfetmek için “Niçin böyle hissettim / davranmış olabilir?” sorusu,
  4. Problemi çözebilmek için ise “Şu an neye ihtiyacı var / benden ne bekliyor olabilir?”
    sorusu
    düşünülerek yaklaşılmalıdır.. Burada kişinin kendisini veya karşısındakini suçlamadan
    değerlendirmesi, yardım etme ve çözüm odaklı olması önemlidir. Kişinin kendini
    gözlemlemesi de aynı aşamaları içeren bu yöntemle sağlanır. Anlamaya çalışmanın yanı sıra
    anlaşılmak için de çalışılmalıdır. Kendini gözlemlemek; kendini, duygularını, beklentilerini
    anlamaya yardımcı olur. Anlaşılmak için kişi kendini gözlemleyerek keşfettiği hislerini ve
    beklentilerini muhattabının anlayacağı ölçüde açık ve net olarak ifade etmelidir. Gözlem ve
    empati yaptıkça kişiler sadece ihtiyaçlarını keşfetmez, birbirlerindeki olumlu değişimleri de
    fark edebilirler. Söz gelimi tutuklu olan kişi, iş hayatına giren eşinin karar alma ve özgüven
    gibi becerilerinin yükselmesini “artık bana ihtiyacı kalmamış, her işi kendi başına yapıyor”
    gibi düşüncelere kapılarak çatışmaya sebep olan bir değişim olarak algılamak yerine eşinin
    gelişimi olarak kabul edip onun adına sevinme ve bu gelişimi için onu takdir etme davranışını
    empatiyle sağlayabilir. Böylece hem kendine hem eşine olumlu bakan, kuvvetli sevgi bağları
    oluşturmuş çiftler meydana gelebilir.
    Çocuğun Değişen Dünyasına Uyum
    Çocuk ve ebeveyn ilişkisinin sağlıklı kurulabilmesi için çocuğun yaşına (gelişim düzeyine)
    uygun davranılmalıdır. Ebeveyn tutuklanırken küçük yaşta olan bir çocuk artık büyümüş
    olabilir, dolayısıyla ihtiyaçları ve beklentileri farklılaşacaktır. Tahliye sonrası ebeveynin
    hazırlıklı olması gereken konulardan biri de çocuğun gösterebileceği bazı farklı tepkilerdir,
    mesela çocuk ebeveyninin yanından hiç ayrılmak istemeyebilir veya okula gitmeyi
    reddedebilir çünkü ebeveyninden ayrılırsa onun tekrar gitmesinden korkuyor olabilir. Bazı
    çocuklarda ise bu tepki, süreçte karşılaştığı zorluklardan mahpus ebeveyni sorumlu tutması
    sebebiyle ebeveyne karşı öfke ve suçlayıcı ifadeler olarak açığa çıkar. Bu tepkilerin ortaya
    çıkmasında çocuğun yaşı, mizacı, mahpusluk durumunun çocuktan gizlenip gizlenmemesi
    veya nasıl anlatıldığı, çocuğun yaşadığı (polis baskınına tanık olmak gibi) zorlu olaylar
    etkilidir. Çocuğun zihninde meseleleri anlamlandırma şekli yetişkinlerinkinden farklı
    olabileceği için farklı tepkiler verebileceği de bilinmelidir. Çocuk dünyayı kavramaya veya
    anlamlandırmaya çalışırken ebeveynlerinin söz ve davranışlarını prototip olarak alır. Bu
    yüzden çocuğun duyabileceği ortamlarda korku ve kaygılardan sık bahsedilmemeli, bir kişi
    veya gruba yönelik öfkeli konuşulmamalıdır. Her çocuk (yaşı büyük de olsa) bu duyguların
    yoğunluğuyla baş edemeyebilir. Çocuğa korku, kaygı, öfke gibi olumsuz duyguların
    aktarılması olaylara ve insanlara bakış açısını etkilemekle kalmaz; parmak emme, altını
    ıslatma gibi gerileme davranışlarının ortaya çıkmasına da yol açabilir. Çocukla umut verici
    bir dilde konuşmaya çalışılmalıdır.
    Ayrı geçen bu tutukluluk sürecinde her ne kadar mahpus ebeveyn ve çocuk arasında bir
    ilişki olsa da bu oldukça kısıtlı bir ilişkidir, çocuk dışarıda kendine ait bir düzen kurmuş
    olabilir. Ebeveyn, kurallarıyla bir anda çocuğun hayatına dahil olan biri olmamalı; çocuğun
    alanına saygı duymalı ve kurduğu düzeni yeniden tasarlaması için çocuğa zaman tanımalıdır.
    Bazı ebeveynler ayrı geçen zamanı telafi etmek adına çocuklarına karşı aşırı koruyucu
    olabiliyor, bu durum çocukların gelişimini olumsuz etkilemektedir, her çocuğa onların ihtiyaç
    duyduğu kadar ilgi verilmelidir; karar alabildikleri, ilişkilerini ve zamanlarını yönetebildikleri
    kendilerine ait alanlar tanınmalı ve zamanla aşamalı olarak bu alanlar genişletilmelidir ki
    çocuk kendi başına hayatta başarılı olabilir hale gelsin.
    Hapishaneden çıktıktan sonra kişinin dışardaki hayata adapte olması zaman alabilir. Bu
    süreçte aileyle yeniden uyum yakalama hususunda eşlerin birbirine empatiyle yaklaşması
    önemlidir. Ebeveyn ve çocuk arasındaki ilişkinin sağlıklı kurulabilmesi için ise çocuğun
    gelişim düzeyi ve ihtiyaçları dikkate alınmalıdır. Ailedekilerin dayanışma içinde, birbirlerine
    destek olmasıyla uyum süreci kolaylaşır; aile üyelerinin ilişkileri kuvvetlenir; mücadele gücü
    yüksek, özgüveni yüksek çocuklar yetişebilir.
RELATED ARTICLES

CEVAP VER

Lütfen yorumunuzu giriniz!
Lütfen isminizi buraya giriniz

Most Popular

Recent Comments