Eran Rabia AKYOL
Türkiye siyasetinin teorik dayanağı, söylenegelen şekliyle, muhafazakar-demokratik olarak ifade edilebilir. Pek çok yönden devlet yapısı ile kamuoyu arasında bir ayrışma söz konusudur. Bu ayrışma, pragmatik bir devlet geleneğinin modern zamandaki izdüşümü olan Türkiye’nin kültürel kodları ile alakalıdır. Bu kodlar devlet-halk arasında hiyerarşik ilişkiyi içinde muhafaza eder. “Devlet Baba”ya saygı duymanın önem arz ettiği günümüz toplumunda, bu durum öyle boyutlara ulaşır ki, devlet-hükümet kavramları birbirine karıştırılır ve sosyal devlet olma görevi taşıyan hükümetlere, temsili demokrasinin doğurduğu halka temsil ve hizmet ödevini taşıyan hükümet kadrosuna yanlışlarını göremeyecek biçimde bir kutsallık atfetmeye sebebiyet verir.
Toplum yapısına baktığımızda seküler, muhafazakar, batıcı, solcu, aydın, modern, dindar, radikal “dinci” adıyla kendilerini tanımlayan ya da bu şekilde tanımlanan pek çok insanın dışında bunların ortasında bir yeri benimseyen ve modern zamanın getirileriyle beraber, Türkiye toplumunun kültürel yansımalarını da içinde barındıran kesimler de mevcuttur. Değişen iktidarlarla birlikte, yükselişe geçen ideolojik kavramsallaştırmalar kamusal yaşamda, bu öğelerin bazılarının silikleşmesine bazılarının da yükselişe geçmesine sebep olur. Türkiye toplumu siyasetle, siyasetçiyle iç içe geçmiş bir toplumdur. Bu nedenle kamusal alanda bu konunun bileni veya değil, pek çok kimsenin “siyaset yapmaya” soyunduğu görülür.
Fikrimce Türkiye siyasetinin günümüzdeki görünüşü popülist siyasetin ideolojik ve kültürel öğelerini yansıtmaktadır. Popülizmin kamuoyunda yaygın olarak bilindiği haliyle; popülist liderin sağcı olması, erkek olması, demokrasiye ve modernizme karşı olması gibi düşüncelerin bir kısmı geçerli de olsa bunları bir kenara bırakıp popülizmin teorik çerçevesini çizmeye ve Türkiye’deki siyaset yapımına bu anlamda ne kadar benzediğine dikkat çekmeye çalışalım.
Popülist siyasetçilerin iktidara gelmeden iktidarlarını ahlaki bir temele dayandırdığı söylenilir, halkla aracılar olmadan direkt iletişime geçmeyi benimserler “biz” ve “onlar” gibi ayrımlar yaparlar. Bu kategorik ayrımlar ülkede ideolojik ve hasarı büyük ayrılıklar yaratabilir. Türkiye toplumunu bu anlamda gözlemleyecek olursak, pek çok ayrımın hali hazırda yapılmış olduğunu görürüz. Muhafazar, Atatürkçü, AKP’li, CHP’li, HDP’li, FETÖ’cü gibi tanımlamalarla ortaya atılmış kategorik söylemler toplumda cumhuriyet döneminden beri var olan pek çok ayrılığı daha da derinleştirmektedir. Her ne kadar var olan iktidar demokratik olduğunu dile getirse de popülist siyasetin temel özelliklerinde görebileceğimiz üzere bu, popülist siyasetçilerin kendilerini uluslararası camiada ve halkın gözünde meşrulaştırmaya çalışma biçimleridir.
Belli kurumların varlığını eleştirseler de ortadan kaldırmamaları veyahut kaldırsalar bile totaliter yönetimler kadar ileriye gitmemeleri popülist siyasetin bir başka özelliğidir. Son dört-beş yılda Türkiye’de birçok kurumun ve bu kurumlarda çalışan insanların bir cemaate mensup oldukları yaftasıyla tasfiyelerine şahit olundu. Bununla beraber cumhuriyetten beri iktidarların kendi damak zevklerine hitap etmeyen pek çok kurumu kaldırıp yerlerine kendi adlarını yüceltecek kurumlar yerleştirdikleri görülmüştür.
Popülist siyasette siyasetçi, halkın tamamına ya da çoğunluğuna değil, belli bir kesime doğru hitab eder. Fakat ifadelerinde hep “halkın sesi” olduğuna dair çağrışımlara rastlarız. Popülizm demokrasiye tehdittir. Fakat bu, popülist siyasetçinin demokrasiyi tamamen reddetmesinden, ona karşı olmasından ileri gelmez. Aksine popülizm demokrasinin içinden doğar ve demokrasinin yozlaşmış halini ifade eder. Popülizmin karakteristik özelliklerini bilmek yalnızca demokratik, liberal, liberal-demokratik siyasetlerden nasıl ayrıştığını anlamamıza değil, aynı zamanda demokrasinin özünde mündemiç eksikliklere, çatlaklara vakıf olmamızı da sağlar. Bu eksiklikler de ancak kurumsal yapıların güçlendirilmesiyle aşılabilir.
Öteki Hareketi olarak benimsediğimiz ilkeler gereği ırkçılık, ayrımcılık ve nefret söylemi içermeyen, şiddete teşvik etmeyen, militarist içerikli olmayan her yazı sitemizde yer bulacaktır. Öteki Hareketi aracılığıyla sitede yayınlanan yazılar/şiirler yazarların kendi düşüncelerinden oluşmaktadır.