Süleyha Dilara Demir
BİR ADALET ARAYIŞI: SİVİL İTAATSİZLİK VE CUMARTESİ ANNELERİ (2)
Türkiye’de zorla kaybetme vakalarının bilinen ilk uygulandığı dönem 12 Eylül Askeri Darbesidir. Bu dönemde aktif olarak siyasi eylem örgütleyen kişileri, farklı muhalefet hareketlerine yönelik olarak, kaybetme edimine başvurulmuştur. Öte yandan 90’lı yıllarda kaybetme vakalarında artış olmuştur. 12 Eylül Darbesi devamındaki sıkıyönetimler ve devlet şiddeti 90’lı yıllar ile birlikte sistematik hale gelmiş, belirli etnik kökene sahip ve belirli bir görüşten olan insanlar, gençler devlet tarafından işkence görmüş, öldürülmüş ve kaybedilmiştir.
1995 yılında Hasan Ocak’ın cesedi Kimsesizler Mezarlığı’nda bulunup devlete failleri sorulduğunda devlet sessiz kalınca artık faili meçhul hadiselerine ses çıkarılması gereği doğmuştur. Şüphesiz ses çıkarılmasının sebebi sadece Hasan Ocak vakası değildir. Cinayetler bununla kalmayıp ilerleyen tarihlerde Rıdvan Karakoç’un cenazesi bulunmuştur. Hasan Ocak ve Rıdvan Karakoç ilk kayıplar değillerdi. Bu ölüm hadiselerinde kanıtların gayet belirgin olması, devletin bu konuda suskun kalması ve peşi sıra gelen kayıp hadiseleriyle durumun artık sistematik bir hal aldığı görülmüş ve kayıp konusu yeniden konuşulmaya başlanmıştır.
Cumartesi Anneleri, ilk kez 17 Mayıs 1995 tarihinde başlayan ve her cumartesi kayıp yakınları için toplanıp oturma eylemi yapan bir grup eylemcidir. Cumartesi Anneleri, 1999 yılında ara verilmesi haricinde, 1995 yılından bu yana her Cumartesi Galatasaray Meydanı’nda toplanıp seslerini duyurmaya çalışmaktadırlar. Arjantin’deki Plaza de Mayo annelerinden esinlenen bir harekettir.
Devletten kayıplar ve cinayetlerin müsebbipleri konusunda yanıt alamayan kayıp yakınları artık kamuoyu vicdanını harekete geçirmek amacıyla Galatasaray Meydanı’nda toplanıp eylem yoluyla seslerini duyurmakta karar kıldılar. Kayıp yakınları ve destekçileri tüm yasal yollar denendikten sonra, devletten bir cevap alamadıkları için bu yola başvurdular. Bu açıdan Cumartesi Annelerinin eylemi yasadışı fakat tartışılamayacak derecede meşrudur. Yapılan eylem “yasadışı” fakat “aleni” ve gidişatı ve çerçevesi “hesaplanabilir” bir eylemdir. Eylemciler kamuoyuna açık şekilde örgütlenip, eylem kamuoyunun anlayabileceği şekilde yapıldığından ve içerik olarak yarım saatlik oturma eylemini kapsadığından “hesaplanabilirlik” unsuruna da uygundur. Eylemcilerin belirli bir amaca yönelik hareket etmesinden (kayıplara karşı kamuoyu oluşturmak) dolayı sivil itaatsizliğin “tekil haksızlığa karşı olmak” unsuruna uymaktadır. Cumartesi Anneleri eylemi, herhangi bir grubun ideolojisini, etiketini taşımadığından, dışarıdan herhangi bir insanın katılıp eyleme destek olabileceği yapıdadır. “Cumartesi eylemlerinin bir özelliği örgütlü olmasıdır. İsteyen oraya gelir, oturur, gider.” Bu açıdan eylem farklı çevrelerin çabalarını “ortak bir amaca yöneltme” kapasitesini barındırmaktadır. Eylemciler eylemlerinin sorumluluğunu da üstlenmektedirler. Birçok gözaltı hadisesine rağmen yılmamışlar ve takındıkları tavır dolayısıyla kendilerine dava açılamamıştır. Eylemin “şiddetsiz” olması ve “ciddi bir haksızlığa karşı” olması da sivil itaatsizliğin unsurlarıyla uyuşmaktadır. Cumartesi Anneleri gerçekten de meşru zeminden kaymayan etkili bir sivil itaatsizlik eylemidir.
30 Mayıs 1998 tarihinde Arjantinli Plaza de Mayo anneleri ile Cumartesi Anneleri Galatasaray Meydanı’nda buluştular. Bu buluşma aslında eylemin ve eylemcilerin “ortak bir adalet anlayışına” seslendiğinin, haksızlığın kime yapıldığı ve haksızlığı kimin yaptığıyla ilgilenmeden karşı çıktığını gösterir. Bu durum, sivil itaatsizliğin haksızlıklarla alakalı “çifte standart kullanılamaz” unsuruna uymaktadır. Cumartesi Anneleri ulusal ve uluslararası anlamda ses getiren sivil itaatsizlik eylemcileridir.
Son yıllarda, bilhassa 2016 yılı 15 Temmuz sonrası OHAL yönetimine geçilmesiyle beraber, kayıplar ve faili meçhuller yeniden gündeme gelmeye başlamıştır. Geçmişin “Beyaz Toros” vakalarının yerini bugün “Siyah Transporter” vakaları almıştır. Ortada siyasi zihniyet adına değişen bir şey yoktur. Tam da bu sebepten dolayı Cumartesi Anneleri 745. haftalarında bugünün kayıplarının yakınlarını da içlerine almış, kayıpların ve kayıp ailelerinin seslerini duyurmaya devam etmişlerdir. 2016 yılından bugüne otuz kişi kaçırılmış, birçoğu ağır işkenceye maruz kalmış halde bulunurken kaçırılanlardan üçüne hala ulaşılamamıştır: Sunay Elmas, Ayhan Orhan, Yusuf Bilge Tunç.
Faili meçhul vakaları Türkiye Cumhuriyeti’nin kara lekeleridir. Bir sabah evlerinden çıkan insanlar, bir araca atılıp bilinmez bir karanlığa sürüklenirken ailelerine yaşayıp yaşamadıklarıyla alakalı bilgi dahi verilmemekte ve sonradan “ortaya çıkan” kayıplardan bildiğimiz kadarıyla kaçırıldıkları süreçte ağır işkence görmektedirler. Bu kaçırılma vakalarına istihbarat ve emniyet güçleri neden sessiz kalmaktadır, haklarında açılan –veya açılamayan- soruşturmalar neden sonuçlanmamaktadır?
29 Aralık 2020 tarihi itibariyle kaçırılan, kaybedilen isimlere bir yenisinin daha eklendiği endişesini taşıyoruz. Hüseyin Galip Küçüközyiğit’in kızı Nursena, babasından sonra başvurulan dosyalara savcı atanırken, Küçüközyiğit’in dosyasına günlerce savcı atanmadığını ve elindeki kamera kayıtlarını sunabileceği bir devlet aradığını söylüyor. Bu yazı aracılığıyla bir kere de ben sormak istiyorum: Sunay Elmas, Ayhan Orhan, Yusuf Bilge Tunç ve Hüseyin Galip Küçüközyiğit Nerede?
KAYNAKÇA:
Arendt, Hannah, Kötülüğün Sıradışılığı, 2014, s.80
Berger, Peter(1994), “Demokratik Kapitalizmin Şüpheli Zaferi”, Kapitalizm, Sosyalizm ve Demokrasi: Yeni Değerlendirmeler içinde, s. 1-15
Coşar, Yakup, Kamu Vicdanına Çağrı Sivil İtaatsizlik,2001, s.10
Cumhuriyet Gazetesi, “Kayıp anneleri bir arada”, 01.06.1998
Çakmak, Ahmet, Tırnaklarını nerede çıkaracaklarını biliyorlar, Pazartesi, s.16
Çelebi, Aykut, (2011), “Demokrasinin Derinleşmesi: Bir Yöntem Olarak Sivil itaatsizlik”, Cogito, Sayı 67, ss. 80-97
Erdoğan, Mustafa, Anayasa Hukuku, Orion kitabevi, 2014, s.104
Gazete Duvar, Siyah Transporter’larla kaçırılanların aileleri Cumartesi Anneleri eyleminde,06.07.2019
Genç Yılmaz, Ayfer, Toplumsal Hareketin Kalbinde Yeni Bir Özne: Anneler, Marmara Üniversitesi Siyasal Bilimler Dergisi, Cilt 2, Sayı 1, Mart 2014
Kapani, Kamu Hürriyetleri, s.301
King, Martin Luther, “Birmingham Cezaevi’nden Mektup”, fındıkzade escort Kamu Vicdanına Çağrı Sivil İtaatsizlik içerisinde, Yakup Coşar, s.193
Milliyet gazetesi, “Oğlumu gizlice gömdüler”, 18.05.1995
Milliyet gazetesi, “kayıp mezardan çıkarıldı”, 03.06.1995
Ökçesiz, Hayrettin, Sivil İtaatsizlik, s.136
Popper, Karl R. (1993), “Açık Toplum ve Düşmanlarına topkapı escort Yeniden Bakış”, Sosyal ve Siyasal Teori: Seçme Yazılar içinde
Rawls, John, Sivil İtaatsizliğin Gerekçelendirilmesi, Cogito, Sayı 67, ss. 167-182
Thoreau, Henry, Sivil İtaatsizlik, Sivil İtaatsizlik ve Pasif Direniş kitabı içerisinde, çeviri; Hakan Arslan, Fatma Ünsal, 2015, s.66
──────────────────────────────────────────────────────────────────────
Öteki Hareketi olarak benimsediğimiz ilkeler gereği ırkçılık, ayrımcılık ve nefret söylemi içermeyen, şiddete teşvik etmeyen, militarist içerikli olmayan her yazı sitemizde yer yenibosna escort bulacaktır. Öteki Hareketi aracılığıyla sitede yayınlanan yazılar/şiirler yazarların kendi düşüncelerinden oluşmaktadır. Öteki Hareketi’ne māl edilemez.